Salı, Ocak 12, 2010

Knut Hamsun'un Victoria'sından

DİKKAT: Spoiler olabilir...

Knut Hamsun'un Victoria'sının ana karakteri Johannes odasında öyküleri üstüne çalışırken sevgilisi içeri girer. Sevgilisi, Victoria'nın kuzenidir ve bir süredir Johannes'le görüşmektedir. Kız tüm içtenliğiyle onu sevdiğini söyler durur Johannes'e. Fakat Johannes gönül işlerinden çok hikayeleri üstünde çalışmaktadır. Sürekli Victoria'yı düşünür durur ama onun kuzeniyle de görüşmeye devam eder. İçeri giren kız sevinçle Johannes'in boynuna sarılır ve az önce döndüğü baloyu anlatmaya koyulur. Baloda genç bir İngiliz'in ona bir gül verdiğini ve gençle gece boyu dans ettiklerini anlatır. Johannes duruma şaşırır ama belli etmez. Kız anlatmaya devam eder; genç İngilizden çok etkilendiğini ama aynı zamanda Johannes'i de sevdiğini söyler: "İkinizi de seviyorum... Beni yanlış anlamıyorsun değil mi sevgili Johannes? Seni de seviyorum ama ondan da gerçekten çok hoşlandım." Umrunda değilmiş gibi yapar Johannes ve genç kızı evine gönderir. Sonrasında oturur ve iki öykü yazar:

İlkinde bir adam fener ışığında gazete okur akşamleyin ve saksafondan müzik dinler, ağzında bir pipoyla. Karısı endişeli bir şekilde etrafı toparlar ve adama sorar: "Sen bugün gitmeyecek misin kahveye?" Adam şüphelenir bu soru üzerine ama belli etmez. "Birazdan" der. Gazetesini bitirir, ceketini giyer ve çıkar evden. Biraz uzaklaştıktan sonra arka taraftan dolanır, evine yaklaşır ve evlerinin yanındaki tepede beklemeye koyulur. Genç bir adam gelir eve. Kadın onu içeri buyur eder ve evden şen kahkahalar duyulmaya başlar. Bir kaç saat sonra kadının dostu evden ayrılır ve kahveden dönüyormuş izlenimi vermek isteyen adam bir saat kadar sonra gelir eve. Karısı kapıyı açar açmaz belinden kavrar ve kendine çeker: "Az önce bir yaban domuzu mu gördüm ne?! O domuzu bir güzel vurmak lazım bence; ne dersin?" der ve kahkahalarla gülmeye başlar. Karısı da şaşkın bir şekilde güler ve eski hayatlarına dönerler.

İkinci hikayede tekerlekli sandalyede bir adam vardır. Hastalıktan saçları dökülmüş, suratında yaralar çıkmış. Karısı ona her gün bıkmadan usanmadan bakar. Yemeğini yedirir, banyosunu yaptırır, beraber gezerler. Fakat adam çok çirkin olduğunu düşünüyordur. Karısı ise çok güzeldir. Adam bunu fena halde kafaya takmıştır ve ara sıra eşine de anlatır bu meramını. Bir gün eşi alır eline makası ve keser saçlarının tamamını. "Bak ben de böyleyim artık" der. Adam kadına bir gül uzatır. Ölene kadar mutlu yaşarlar.

Bu hikayeleri yazdıktan sonra Johannes kızla görüşmeyi keser.


Nedendir bilmem ama koskoca aşk öyküsünde aklımda kala kala bu kısım kalmış. İlk okuduğumda bu kadar etkilendiğimi hatırlamıyorum ama bu kısım sonraları sayısız kere kafamı meşgul etti. En sevdiğim kısım da budur sanırım hikayede. Nedendir bilmem...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder