Perşembe, Mart 25, 2010

geçmiş zaman olmaz

Hiç yaşamadığın ve ömr-ü hayatın boyunca hiç yaşayamayacağın zamanların hüznü çok başka oluyor. Geçmişte olup bitmiş fakat delicesine görmek, yaşamak istediğim o kadar şey var ki. Bu duyguyu hiç bir zaman anlatamayacağım sanırım ve içimde ukte olarak kalacak hep. İzlesem yeter bazı şeyleri; Fransız Devrimini mesela. nasıl bir duyguydu acapa bi çağı kapatmak? Ya da İstanbul'un fethi... Yaşamak da güzel olabilirdi; 1800'lerin İstanbul'unu, '68 kuşağını, Osmanlı'nın en güzel dönemlerini, Machu Picchu'nun yaşadığı zamanları, milattan önceki yıllarda bir mağarayı, Vikinlerin zamanını... Olmayacak şeyler bunlar. Yaşayacağım süre içinde de zaman makinasının yapılacağını öngörmüyorum. Ama bunların düşüncesi beni çıldırtmaya yetiyor bazen. İşin ilginç olan yanı şu ki; benim yaşadığım bu döneme ilerde platonik bi özlem duyacak olan nesiller de olacak belki, mümkündür. Fakat ben şu an apaçık bi şekilde kıymetini bilmiyorum bu dönemlerin. Hiç görmediğim geçmişe bi özlem var salakça. Geleceğe dair en ufak bi merak yok içimde. Yaşadığım süreçte olup biten şeylerin önemini ve kıymetini şu an bilmek zaten imkansıza yakın bir şey. Yani her halükarda yaşadığım dönemden zevk alamıyorum; belki ilerde geçmişi yâd ederim ben de. Ama bu paradoks deli etmekte beni. Anı yaşamayı isterdim; ama olmuyor. Başka zamanların afrodizyakları sürülmiş sanki zihnime. Ne yapacağımı bilmiyorum şu anda. Belki ilerde bir ışık yanar beynimde. Şu anda durum böyle; biraz saçma, biraz sapan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder